19 Ekim 2009 Pazartesi

Kalplerin Zikri Muhabbetullahtır




Çoğumuz duyarız bu ayetin iktibas edildiğini muhtelif zaman ve zeminlerde:

الَّذِينَ آمَنُواْ وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُم بِذِكْرِ اللّهِ أَلاَ بِذِكْرِ اللّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ

Ra'd suresinin 28. ayetidir bu.
Özellikle de "ela bizikrillahi tatmeinn'ul-qulûb" kısmını duyarız çoğunlukla.

Bir kere öncelikle ayet kalbi tatminin ilk şartının iman olduğunu ortaya koyar: "onlar ki iman ederler ve Allah'ın zikriyle kalpleri tatmin bulur"

Aradaki "ve" edatı cümleciklerin iki taraf arasında bir ilişkinin olduğunu gösterir, aynen "âmenû ve amilussâlihât"ta olduğu gibi.

Nasıl amel-i salihin olmaması, ya da görünmemesi imanın yokluğuna delalet etmez, aynen öyle de kalbi tatminin olmaması da imanın olmadığını göstermez. Sadece arada sıkı bir ilişki olduğunu gösterir, iman olmadan amel-i salihin salih olmayacağını, ve yine iman olmadan kalplerin tatmin bulmyacağını gösterir.

Ayetin daha çok alıntılanan ve sürekli zikredilen ikinci kısmıyla ilgili ise şu nokta aklıma geliyor.

Kalplerin tatmini, itmi'nana ermesi ancak ve ancak iman üzerine bina edilmiş bir zikir iledir diye anlıyoruz ayet-i kerimeden.

İman kalbin bir amelidir, kalbî bir ameldir. Ve ayette kalbî bir amel üzerine bina edilen bir zikirden bahsediliyor.

İşte bu zikir de kalbî bir ameldir aslında. Kalbî olan iman, yine kalbî olan zikirle taçlanır ve kalp itmi'nana erer.

Peki bu "kalplerin zikri" nedir?

Benim anladığım en geniş manasıyla "muhabbetullah"tır.
Aklın zikri marifetullah, kalbin zikri ise muhabbetullahtır. Bunların beraberce kişiyi donatmasıyla, kalp sarayı mamur olur, itmi'nana, bir anlamda "lezzet-i ruhaniyeye" kavuşur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder