5 Ağustos 2009 Çarşamba

Cami Duvarı ve Tutarlılık




Bu fotoğraflar Üsküdar sahilindeki şirin mi şirin bir Sinan eseri olan, Şemsi Paşa Camiinde çekildi.

Gördüğünüz tablo "Atatürk'ün Son Mesajı" başlığı altında şu cümleleri içeriyor, arka fonda bir Mustafa Kemal silüetiyle birlikte tabi:

"Atatürk ölmeden on beş gün kadar önce kendine geldiği zaman, dünyadaki müslümanlara, Başbakan ve Dışişleri Bakanı vasıtasıyla, şu mesajı göndermiştir:

'Bütün dünyanın müslümanları, Allahın peygamberi Hazret-i Muhammed'in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm müslümanlar Hazret-i Muhammed'i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli. İslamiyet'in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli, zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilirler ve kalkınabilirler.' "

Öncelikle bir cami duvarında böyle bir yazıyla ve yanında da Mustafa Kemal'ün çarşaflı Latife Hanım'la birlikte bir fotoğrafıyla karşılaşmak hakikaten mucib-i dikkat bir durum. Cami duvarıyla ilgili atasözlerini de akla getirmiyor değil hani, hele de bir Sinan eserinin duvarında.

Yazıya geçersek, her ne kadar doğruluğu hakkında bir bilgim olmasa da, Mustafa Kemal'i ve sonrakilerin ona karşı tutumlarını biraz olsun bilmek, bu yazının bir cami duvarındaki varlığını açıklayabilir, meşrulaştırmaz ama ancak açıklayabilir, sanıyorum.

Mustafa Kemal'in tutarlılığını sorgulamayı bir yana bırakıyorum ki güneş gibi zahir olan bir hakikati malumu ilam suretinde ifadeye ihtiyaç yok diye düşünüyorum. Bu sözler bana diğer bazı "lider"leri hatırlatıyor, sadece bu kadarla iktifa edeyim şimdilik. Mesela: Fransa'nın krallık tarihinde önemli bir yeri haiz olan Cardinal Richelieu'yu, ya da reelpolitikin fikir platformundaki kurucularından olan Machiavelli'yi vesair diğer "başarıya giden yolda herşeyi mubah sayan" kimseleri, ya da diğer bir tabirle gayelerin ya da neticelerin vasıtaları meşrulaştıracağını iddia eden, iddia etmese dahi amelleriyle bunu tasdik eden insanları...

Peki ya kendini müslüman olarak tanımlayanların tutarlılığı?

Birazcık üzerine gidildiğinde, hatta bazen üzerine dahi varılmadan, ki bu noktada Gramsci'nin "hegemonya" teorisini zikretmeyelim bu noktayı çok iyi açıklayabileceğini düşünerek, kendi "rıza" ve "irade"siyle dönebilen, dönüşebilen biz müslümanları.

Buna güzel bir örnek geçenlerde Türk Siyaseti dersinde okuduğumuz bir makalede vardı: 28 Şubat sonrası süreçte 98 seçimlerine yaklaşıldığı dönemde, Fazilet Partisi[isim hiç önemli değil aslında, burada özel olarak bir siyasi duruşu eleştiriyor değilim zira] ilk defa resmi olarak Cumhuriyet bayramını "kutluyor" ve İslami duyarlılığıyla tanınan Vakit gazetesinin manşeti şöyle o 29 Ekim'de: Böyleyken, böyle oldu...

Böyleyken'in altında biraz önce cami duvarında rastladığımı ifade ettiğim, Latife Hanım'ın çarşaflı fotoğrafı var Mustafa Kemal'le birlikte, diğer tarafta "Böyle oldu"nun altında ise başörtüsü mağduru, ağlayan mesture bir kardeşimizin fotoğrafı var.

Yani demek istenen, ya da inanılmasa da yutturulmaya çalışılan diyelim amiyane tabirle, aslında Mustafa Kemal sizin anladığınız gibi dinsiz değildi, hatta o bu zamanda olsaydı sizin bu yaptıklarınızı yapmanıza izin vermezdi.

Buna mukabil, diğer seküler gazetelerin o günkü manşetlerinde de tam aksine Mustafa Kemal'in içki içen, mayoyla yüzen, baloda tuvaletli hanımlarla danseden, modern giyimli genç kızlarla verdiği fotoğraflar var. Onlar da diyorlar ki yahu behey müslümanlar, bize bu cumhuriyeti, bu devleti, bu vatanı emanet eden Atamız işte böyle bir adamdı, biz onun emanetçileriyiz, emanete hıyanet etmeyiz, ettirmeyiz...

İki tarafta da çok açık bir şekilde kendi paradigmalarını daha popüler ve muktedir bir karizma üzerinden meşrulaştırmaya çalışma görülüyor. [Yine bu noktada Weber'in üç ayaklı meşruiyet tezi açıklayıcı olur sanıyorum.Burada kullanılan, ya da su-i istimal edilen mi demeliyim, karizmatik meşruiyet yolu.]

Fakat bir müslüman olarak, maalesef beni müslüman kardeşlerimin meşruiyet zemini sağlamak için böyle yollara tevessül etmesi daha derinden yaralıyor. Ne yazık ki seküler taraf samimiyet noktasında daha haklı görünüyor çünkü en azından o safta buna inanıp da söyleyen insan sayısı çok daha fazla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder